Michigan Üniversitesi’nden araştırmacılar, Dünya’daki altın yataklarının oluşumunu açıklayan yeni bir jeolojik mekanizma buldular. Bu yeni teori, sayısal modelleme ile saha gözlemlerini birleştirir ve gelecekteki altın arama çalışmalarına yardımcı olabilir.
Altın, Dünya’daki en nadir metallerden biridir ancak sanıldığı kadar nadir değildir. Gezegeni bir bütün olarak düşündüğümüzde, kurşun gibi diğer elementler kilogram başına daha nadirdir. Ancak sorun şu ki, Dünya’daki altının çoğu manto içinde kilitli kalır. Altın, yüzeyde (erişebildiğimiz yerlerde) volkanik veya magmatik kayalarda yoğunlaşma eğilimindedir.
Altının mantodan Dünya yüzeyine kütlesel taşınımı ve damar oluşturması uzun süredir tartışma konusudur.
Altının mantodan kütlesel olarak Dünya yüzeyine taşınarak damarlar oluşturması uzun süredir tartışma konusudur. Ancak bu yeni çalışma, bu süreci en azından kısmen açıklayabilecek bir mekanizma bulmuş olabilir.
Tepelerde Altın Var
Sırrın anahtarı, kükürt olabilir. Araştırma ekibine göre, dünyadaki aktif volkanların on kilometrelerce derinliklerindeki yüksek basınç ve sıcaklıklarda özgün kükürt türleri oluşmaktadır. Bu özel kükürt türü, altının mantoyu terk edip yüzeye taşınabilen magmaya girmesini sağlıyor. Bu fikir, altının uygun koşullarda iki veya üç kükürt atomuyla bağ kurmayı sevdiği bilgisine dayanmaktadır.
Bu “altın-tri-sülfür kompleksi” olarak adlandırılan yapı, yeni önerilen termodinamik altın cevheri oluşum modelinin temelini oluşturur. Bu özellikle kritiktir çünkü inert bir element olan altın, dışarıdan bir etki olmadığı sürece mantoda kalır.
Kükürt Anahtardır
Fikir şu ki; eğer kükürtçe zengin bir sıvı ortaya çıkarsa, altın bu altın-kükürt kompleksini oluşturur ve bu kompleks oldukça hareketlidir (özellikle mantonun çoğu bölgesinde). Magmaya girdikten sonra, altının yüzeye doğru yolculuğu ve insanların daha sonra madenciliğini yapabileceği altınca zengin damarlar oluşturması sadece bir zaman meselesidir.
Bu yeni mekanizma için özel bir odak noktası, tektonik dalma-batma kuşakları olabilir. Bunlar, gezegen kabuğunun bir levhasının diğerinin altına “daldığı” alanlardır. Tipik olarak “ağır” okyanussal kabuk ile “hafif” kıtasal kabuk arasındaki levha sınırlarını içerir, ancak her zaman böyle olmayabilir. Bu bölgelerde, Dünya mantosunun yüzeye çıkma olasılığı daha yüksektir.
Dalma levhası daha sonra mantonun aşırı sıcaklıklarıyla eridiğinden, bu, altınlı magma oluşumunu tetikleyen mükemmel koşulları ve kükürtçe zengin sıvıları sağlar.
“Büyük Okyanus’un çevresindeki tüm kıtalarda, Yeni Zelanda’dan Endonezya’ya, Filipinler’e, Japonya’ya, Rusya’ya, Alaska’ya, Batı Amerika ve Kanada’ya, hatta Şili’ye kadar birçok aktif volkan var” diyor Dünya ve Çevre Bilimleri Profesörü ve çalışmanın yazarlarından Adam Simon. “Tüm aktif volkanlar, bir dalma-batma kuşağı üzerinde veya içinde oluşur. Volkanik patlamalara yol açan süreçlerin aynı zamanda altın yataklarını da oluşturduğunu söyledi.”
“Bu sonuçlar, hangi dalma-batma kuşaklarının altınca zengin cevher yatakları oluşturduğunu sağlam bir şekilde açıklıyor. Bu çalışmanın bulgularını, mevcut çalışmalarla birleştirmek, altın yataklarının nasıl oluştuğunu anlamamızı geliştiriyor ve keşif çalışmalarını olumlu etkiliyor” diye ekliyor.
Çalışmayı Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde bulabilirsiniz.